Medeni Usul Hukukunda Dava Türleri
Yazan: Admin | 10 Temmuz 2019
Medeni Usul Hukukunda Dava Türleri

 

DAVA TÜRLERİ(HMK madde 105-113)

Yazımızda kısaca Medeni Usul Hukuku'ndaki dava türlerinden bahsedeceğiz. Konunun anlaşılması açısından "Hakların Korunması" başlıklı makalemizin okunması da faydalı olacaktır.

http://adhochukuk.com/haber-icerik-haklarin-korunmasi--dava---karine-32.html 

Eda Davaları

MADDE 105- (1) Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir.

Bir şey verme , yapmak ya da yapmama konu olabilir.  Mesela bir para alacağının tahsili , taşınır davaları gibi.Sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan dava gibi. Manzara kapatmama davası gibi.

Tespit Davası 

MADDE 106- (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.

Bir hukuki ilişkinin var mı yok mu olduğunu araştırmak ya da  delil tespiti davalarıdır. Eda davaları kadar yaygın değildir. Şuan dava açacak gücü yok ama delillerin de kaybolma riski varsa delil tespiti davası açılır. Deliller tespit etirilir ondan sonra da eda davasını açsa bir sıkıntı olmaz. Çünkü delilller ispat edilmiş durumda ve mahkeme kararını vermiştir. Daha sonra açılan dava da önceki  mahkemedeki delilleri buraya teslim ederek sonuçlanır. Delil Tespitine yönelik değişik işten (HMK md 400 vd ) farklı olarak bir dava çeşidi olarak görülür.

Hukuki ilişki var mı yok mu?

Bu sorunun iki cevabı vardır . Olumlu tespit ve olumsuz (menfi)tespit . Olumlu tespit ile çok karşılaşmayız ancak olumsuz tespit çokça karşımıza çıkar . 

Bir kişi eda davası açabileceği bir yerde tespit davası açamaz. Eda davaları kendi içerisinde zaten tespit hükmünü de barındırır . Örneğin ;

A,B'ye yüz bin lira borç veriyor. B de geri vermiyor. Dolayısıyla burada bir sözleşmeye aykırılık var .Bu durum mahkemeye taşınıyor . Mahkemenin ilk önce yapması gereken A, B'ye gerçekten böyle bir borç vermiş mi bunu tespit etmesi gerekiyor. Ondan sonra edaya hükmedebilir. Dolayısıyla Yargıtay diyor ki eda davası açılacak bir yerde sadece tespit davası açılmaz . Bu mahkemenin yükünü artırır. Buna usul ekonomisi denir. Yani mümkün olan en kısa sürede en ucuz ve hızlı şekilde davayı sonuçlandırmak.

            Özel hukuk mahkemeleri delil tespiti yapmazlar .Ceza hukukunda re'sen araştırma uygulanır. Yani delilleri mahkeme toplar. Özel hukuk da ise talebe bağlıdır. Yani delilleri taraflar mahkemeye getirir. Ancak kişi delilleri mahkemeye geiremeyecek durumdaysa bu ileri sürülmelidir. Bu durumda talep karşılığı delilleri mahkeme kendisi ister. Buna medeni usul hukukunda ilkeler denir. Ancak bunun istisnası vardır. Boşanma talebinde bulununca mahkeme ayrılık kararı verebilir. Bu talebe bağlılığı ihlal etmez çünkü burada aile müessesesinin mümkün oldukça ayakta tutulması söz konusudur. Bu kanundan kaynaklanan bir nedendir.

Mesela bir markanın bir simgesini veya harfini değiştirerek kullanmak haksız rekabettir. Hem de marka ihlali vardır. Bu şekilde markası taklit edilen bir kişi bunun hakkında bir dava açacak yalnız  kendisine bu durumun  ne kadar zarar verdiğini bilmiyor. Burada ilk önce tespit davası açılır. Sonra zarar talep edilir.

İnşai Davalar

            Mahkemeler karar vermekle birlikte o an itibariyle de hüküm sonuçlarını doğurur. İcra prosedürü işletmeye gerek yoktur. Boşanma davası , tapu iptal tescil davası , ismin değişmesi davası , paydaşlar arasında önalım gibi ..

MADDE 108- (1) İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir.

(2) Bir inşaî hakkın, dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, inşaî dava açılır.

(3) Kanunlarda aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe etkili değildir.

İcra ,ilamlı ve ilamsız olmak üzere ikiye ayrılır. İlam mahkeme kararı demektir. Eda davası ilamlı icradır. İlamsız icralar ise gene haciz, kambiyo senedi ve rehnin paraya çevrilmesidir. Tespit davaları icraya konu olmaz.

Topluluk Davası

Aslında dava açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu davalar istisnai davalardır. Bir grup , dernek kendi üyeleri arasında dava açmasıdır. Sendika üyesini işten çıkartan işverene sendika onun adına dava açar. Bir dernek , bir tüzel kişiyi koruyan davalardır.

MADDE 113- (1) Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir.

 

Terditli Dava

İki aşamalıdır. Mesela ilk önce aynen ifa o olmazsa zararı ödesin tarzında dava açılır. Ancak talepleri sıraya koyarız.

MADDE 111- (1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.

(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.

Kısmi Dava

            Konusu para olan davalarda tam alacağın miktarını bilmiyorsak bu dava türü ortaya çıkar . Genellikle bunlar sembolik rakamlarla açılıyor. Bunun üzerinden harç ödeniyor daha sonra yargılama sırasında ne kadar alacak veya zararın  ortaya çıktığı net bir şekilde tespit edildikten sonra ıslah dediğimiz kurumla dava değerini kişi ıslah ediyor .Sembolik olarak yüz liraya dava açtıysak ancak yargılama sırasında üç yüz lira zarar olduğunu gördüysek ıslah ile iki yüz lirayı harç olarak ödüyor ve dava değerini üç yüz liraya çıkarıyor. Islah , dava açarken veya dava sırasında yapılan hataların düzeltilmesi imkanını verir.

            Açtığımız davada zamanaşımı varsa dava açıldığı tarihte durur. Tazminatta on yıllık zamanaşımı var ve dava açıldığı an durur. Ancak dava açtığı miktar kadar durur. Geri kalan miktar için ıslah yaptığın zaman durur. Haksız fiillerden doğan tazminatlarda zamanaşımı iki yıl veya ücret alacaklarında zamanaşımı beş yıldır. Bunun iççin yeni HMK ile yeni bir dava türü kabul edildi . Bu belirsiz alacak davasıdır.

MADDE 109- (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.

(2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.

 

Belirsiz Alacak Davası

            Dava açıldığı tarihte taraflar zararı bilmiyorsa ve bilebilecek durumda da değilse bu durumda belirsiz alacak davası açılır. Bu durumda tahmini zarar dava dilekçesine yazılır .Yargılama sırasında net zarar orataya çıktığında ıslah etmeye gerek kalmaz. Bu davalarda zamanaşımı en baştan kesilir bu durumda bu dava daha kolay ve nettir. Tazminat davaları bu şekilde açılabilir . (Konusu para olan davalar açılabilir)

            Belirsiz alacak olmayan davayı bu şekilde açan kişi usul hatası yapmış olur . Dolayısıyla davayı tekrar açması gerekir . Ve bu sırada zamanaşımı işlemeye devam eder.

MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.

Davaların yığılması

Doktrinde Objektif dava yığılması olarak da adlandırılır. Davacı birden fazla asli talep öne sürecektir.

MADDE 110- (1) Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.

Yukarıda bahsettiğimiz dava türlerinin uygulanması hayli güç olup uzmanlık gerektirmektedir. Hukuki sorunlarda çözüme ulaşmak için avukatınıza danışmanız en doğru hareket olacaktır.

Bize Hemen Ulaşın

Barulay Hukuk Bürosu, başta Bursa olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde yerel hukuk bürolarıyla işbirliği halinde olduğu hukuk bürolarıyla müvekkillerine hizmet vermektedir.