İcra takibi; kişilerin maddi hukuktan kaynaklanan taleplerini kamu organları ve gücüyle yerine getirilmesine hizmet eden işlemlerdir. Modern devlet yapılanmalarında kişilerin borçlarını kendi çabalarıyla tahsil etmesinin getireceği kargaşa ve karışıklığı önlemek adına kamu gücünü kullanarak alacaklının alacağına kavuşmasını sağlar. Aynı zamanda alacağın konusu hiçbir zaman insan bedeni olamaz. İcra takibi ilgili makamların re’sen hareket etmesiyle olamaz. Medeni Yargılama ilkelerinden olan taraflarca getirilme ilkesi burada da geçerli olmaktadır. Alacaklının talebi üzerine takip başlar.
Takip hukukunun bazı ilkeleri vardır. Bunlar:
Ayrıca belirtmek gerekir ki Takip Hukuku’nun yargıdaki en önemli kaynağı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’dur.
Takip Hukuku’nda Taraflar:
İcra takibinde taraflar; takip talebinde bulunan alacaklı takip edilen ise borçlu olarak tanımlanır. Kısacası icra iflas hukukunda iki taraf sistemi benimsenmiştir.
Taraf ehliyeti ; gerçek veya tüzel kişilerin takipte alacaklı ve borçlu olabilme ehliyetidir. Takip borçlusunun taraf ehliyetine sahip olmaması durumunda pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle takip yapılamaz. Mahkeme bu uyuşmazlığı re’sen gözetir.
Her ne kadar İİK’da taraf ehliyeti düzenlenmese de MÖHUK m.48 gereğince taraf ehliyeti düzenlenmiştir. Ayrıca alacaklının yabancı olması durumunda yatırdığı teminatın döviz olması gerekmektedir.
TMK m.28 gereğince kişilik tam ve sağ doğmayla başlar ölümle sona erer. Hak ehliyeti ise tam ve sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düşülen anla başlar. Buna göre ölmüş bir kimsenin taraf ehliyeti olmasından söz edilemez. Bununla birlikte ölmüş olduğundan haberi olmayan alacaklı dürüstlük kurallarına göre bu yanılgıya düşmekle haklıysa HMK m.124/3 gereğince iradi taraf değişikliği yaparak takibi mirasçılara karşı yöneltebilir.
Takip başladıktan sonra borçlunun ölmesi durumunda ise İİK m.53/2 gereği mirasçılara karşı ya da tereke temsilcisine karşı takip yapabilir. Mevzu bahis olan para borcu ise takibi mirasçıların tümüne karşı devam ettirmeye gerek yoktur. Zira mirasçıların tümü müteselsil borçludur.
Borçlu hakkında iflas takibine başlanmış olması ve borçlunun ölmesi durumunda ise takip sadece terekeye karşı yapılabilir.
b)Tüzel kişiler:
TMK m.48 gereğince gerçek kişilere özgü haklar dışında tüzel kişilerin de hak ehliyeti vardır.
c)Tüzel kişiliği olmayan topluluklar:
Tüzel kişiliği olmayan toplulukların, topluluk olarak taraf ehliyetleri yoktur. Örnek vermek gerekirse adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığından taraf ehliyetleri de yoktur. Bununla birlikte adi ortaklığı oluşturan tüm kişilere karşı ayrı ayrı takip yapılması gerekir. Adi ortaklığı temsilen ortaklık içinden bir kişi veya üçüncü bir kişi ortaklığı temsil etmesi için yetki verilmiş olabilir. Buna rağmen ortaklık borçlara karşı müteselsilen sorumludur.
Takip ehliyeti, kişinin alacaklı veya borçlu olarak, bizzat veya temsilci yoluyla, gerekli işlemleri yapabilmesine denir. Medeni Hukuk’taki fiil ehliyetinin Takip Hukuku’ndaki görünüm şeklidir. Buna göre TMK m.9 gereği ayırt etme gücüne sahip ve ergin olup kısıtlılığı olmayan gerçek kişiler bu ehliyete sahiptir. Tüzel kişiler için ise kanun ya da kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmasıdır. Yargıtay içtihatlarına göre takip ehliyetinin olmaması süresiz şikâyet yolu ile her zaman ileri sürülebilir. İcra mahkemesi de bunu re’sen göz önüne almalıdır.
Alacaklı yada borçlu olarak gösterilen kimselerin, bir takip yoluna başvurulduğunda; gerçekten alacaklı veya borçlu olmasıdır. Kısacası takip konusu hak üzerinde kişilerin tasarruf ehliyetinin olması demektir.
Takip ehliyeti bulunmayan alacaklı adına onun yasal temsilcisi veya atayacağı vekil tarafından temsil edilir. Takip ehliyeti bulunmayan borçlu içinde aynı durum söz konusudur. Avukatlık Kanunu m. 35 gereğince ise icra ve iflas dairlerinden ve icra mahkemesinden temsilci istendiğinde avukat dışında temsilci atanamaz.
Hem alacaklı hem borçlu tarafında birden fazla kişinin olması durumunda takip arkadaşlığı söz konusu olur.
Zorunlu takip arkadaşlığında, birden fazla alacaklı borçluya karşı mecburi tek bir talep iletmesi gerektiğinde bu arkadaşlık gündeme gelir. En çok görüldüğü olaylar ise miras ortaklığındaki olduğu durumlardır.
İhtiyari dava arkadaşlığında ise birden fazla alacaklı olması durumunda tek bir borçluya birlikte veya tek tek takip yapabilme durumuna denir.
Alacağın temlik, borçlunun ölümü veya borcun nakli gibi durumlarda taraflar değişebilir. Alacağın temliki durumunda yeni alacaklı takip eski alacaklının başlattığı takibi devam ettirebilir. Bununla birlikte borçlu tarafın değişmesi durumunda ise alacaklı yeni borçluya karşı ayrı bir icra takibine başvurup yeniden harç yatırmak zorundadır. Yeni takip açıldıktan sonra eskisiyle birleştirilebilir.
Takip Hukuku’nda Süreler
Yasanın sonuç bağladığı zaman dilimine süre denir. Bu süreler ilgili taraflar açısından hak düşürücü niteliktedir. Buna rağmen icra organlarına verilen süreler ise düzen hükmüdür. Bu sürelerin geçirilmesi doğacak olan sonuca etki etmez. Bunula birlikte yetkililer bu sürelerin geçirilmesinden dolayı disiplin cezasına çarptırılabilirler.
Adli tatil, icra daireleri ve mahkemeleri için geçerli değildir. Bundan dolayı hak düşürücü süre adli tatil bitimine denk gelirse bu süre yedi gün uzamaz.
Sürelerin değişmesi için taraflar arasında yapılan sözleşmeler geçerizdir. Ancak borçlu tarafından süre geçmesinde yarar varsa bu hakkından vazgeçebilir. Bu vazgeçme ancak taraflar arasında etkisini gösterir.
a)Tatil Saat ve Günleri:
İstisnaları olmakla birlikte tatil saat ve günlerinde icra işlemleri yapılmaz. Tatil saati olarak gece vakti ve tatil günü olarak ise resmi tatiller anlaşılır. Bu çalışmama saatlerinde yapılan işlemler ise :
İcra takibinin ertelenmesi gerek durumlardır. Bu durumlar olduğu zaman kesinlikle borçluya karşı icra takibi yapılamaz. Kendi içinde ikiye ayrılır. Genel erteleme durumları ve özel erteleme durumları.
Yasanın düzenlemediği diğer durumlar ise şöyledir:
Kaynakça: ERCAN İsmail/ İcra ve İflas Hukuku
PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES / İcra ve İflas Hukuku Temel Bilgiler 15. Bası
Türk Medeni Kanunu
İcra ve İflas Kanunu
Ad-Hoc Hukuk Bürosu, başta Erzurum, Bursa, Antalya, İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde yerel hukuk bürolarıyla işbirliği halinde olduğu hukuk bürolarıyla müvekkillerine hizmet vermektedir.