Dolandırıcılık Suçu
Yazan: Admin | 13 Kasım 2018
Dolandırıcılık Suçu

Türk Ceza Kanunu Madde 157- (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

            Bu suçta bir kimseyi aldatarak onun veya bir başkasının zararına olarak kendisi yahut bir başka üçüncü kişinin malvarlığına ilişkin bir yarar elde etmektedir. Bu suç ile korunan hukuksal değer, malvarlığıdır. Suçun maddi konusunu; taşınır, taşınmaz, alacak hakkı oluşturabilir. Suçun herkes olabileceği gibi, nitelikli hallerde belirtilen kimselerin olması halinde TCK 158 uygulanır. Suçun mağduru ise malvarlığının sahibi gerçek veya tüzel kişiler olabilir, ancak burada kendisinin malvarlığına zarar verilen kimse ile aldatılan kimse aynı olmak mecburiyeti yoktur.

            Suçun maddi unsuru;

  1. Failin hileli bir davranışta bulunması,
  2. Mağdurun bu davranış ile aldanmış olması,
  3. Mağdurun veya üçüncü kişinin malvarlığına zarar verilmiş olup, failin veya bir başkasının yararına olması,

Suçun manevi unsuru genel kasttır, hileli davranış ile mağdurun aldatılması neticesinde zarara uğratılması ve haksız yarar elde edilmesi amacı taşınmalıdır.

İştirak bahsinde önemli olan husus şudur: yalnızca haksız menfaatten faydalanmak kişiyi şerik yapmaz, suçun maddi unsurlarının tamamına iştirak iradelerinin olması lazım gelir.

Nitelikli Haller (TCK-158)

            Suçun aşağıdaki haller ile işlenmesi durumunda, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak E, F, J ve K’de belirtilen hallerle işlenmesi durumunda hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

  • A-Suçun Dinsel İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi
  • B-Suçun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
  • C-Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanılmak Suretiyle İşlenmesi
  • D-Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasal Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişilerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
  • E-Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi
  • F-Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
  • G-Suçun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi
  • H-Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi
  • İ-Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
  • J-Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi
  • K-Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi
  • Kamu Görevlileri ile İlişkisi Olduğu ya da Onlar Nezdinden Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Menfaat Temini

 

Daha Az Cezayı Gerektiren Haller ( TCK-159)

 

Madde 159- (1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

 

YÜKSEK YARGI KARARLARI

 

  • Dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin, gerçek kişiye yönelmesi ve hataya düşürülerek mağdur veya bir başkasının mal varlığı aleyhine, sanık veya bir başkasının lehine bir işlemde bulunmaya yöneltilmesi ve bu işlem sonucunda sanığın kendine veya başkalarının lehine haksız bir yarar sağlaması gerektiği cihetle, somut olayımızda dosya içerisinde mevcut müştekiye ait banka hesap hareketleri ve tanık ...’ün olaylarla ilgili beyanından da anlaşılacağı üzere, şüpheli ...’ın yaşlılığından ve yalnızlığından istifade ederek yakınlık kurduğu müştekiden 2015 Mayıs ayında 16.000 Türk lirası borç para aldığı, sonrasında borcunu ödemek istediğini, ancak yeni bir işletme açması gerektiğini müştekiye telkin ederek müştekiden yeniden borç adı altında paralar aldığı, bu arada müştekide söz konusu işletmenin ortağı olduğu izlenimi doğurarak para almaya devam ettiği ve sonucunda aldığı tüm paraları inkar yoluna gittiği anlaşılmakla, şüphelinin baştan itibaren amacının müştekiyi dolandırmak olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170/2. maddesi uyarınca soruşturma aşamasında toplanan delillerin şüphelinin suç işlediği hususunda yeterli şüpheyi oluşturduğu ve şüpheli hakkında müsnet suç nedeniyle kamu davası açılması gerektiği, delillerin takdir ve değerlendirilmesinin yapılacak yargılama sırasında mahkemesine ait olduğu cihetle, itirazın kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur. D. “Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Bakırköy 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 13.02.2017 tarih ve 2017/624 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 05.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”[1]
  • Sanığın, müştekinin işlettiği Türk Telekom bayisine gelerek, kendisini T. T. olarak tanıtıp, üzerinde kendisinin fotoğrafı olan T. T. adına düzenlenmiş aslı ele geçirilemeyen sahte sürücü belgesini ibraz ederek Asus marka notebook alarak ayrıldığı, sanığın bu surette dolandırıcılık suçunu işlediği kabul olunan somut olayda, Sanığın eylemini, kamu kurumu olan Emniyet Müdürlüğünün maddi varlıklarından sürücü belgesini kullanılarak gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-d maddesinde düzenlenen "kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde aynı kanunun 157/1 maddesi gereğince basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 21.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[2]
  • Karar: Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Sanık M. T.'nın, tanık A. T.'ye 09 UL 987 plakalı aracını haricen 1.500 TL karşılığı sattığı, 1.000 TL'sini peşin aldığı, geriye 500 TL alacağının kaldığı, tanık A. T.'nün bu aracı ile arkadaşı tanık M. E.'in tamirhane dükkanına ziyarete gittiği, tanık M.'nın yanında çalışan katılan Y. A.'in aracı görmesi ve beğenmesi üzerine, katılanın aracı tanık A.den, tanıklar H. E. ve M. E. huzurunda 1.500 TL'si peşin, 250 TL aylık taksitle toplam 3.250 TL karşılığı satın aldığı, katılanın yaklaşık 1 ay kadar bu aracı kullandıktan sonra, sanık M. T.'nın, tanık A. T.'nün kendisine olan 500 TL borcunu ödememesi sebebiyle avukat olan sanık N. K.'nin bürosuna giderek, aracını A. T.'ye sattığını, parasının bir kısmını alamadığını, aracı bağlatmak istediğini söylediği, sanık N. K.'nin "tamam ben hallederim, hukuki işlemleri başlatıyorum" diyerek, 15/08/2008 ödeme tarihli, 15/06/2008 keşide tarihli, borçlusu M. T., alacaklısı N. K. olan 500 TL bedelli senedi sanık M. T.'ya imzalattırdığı, daha sonra sanık N. K.'nin bu senede dayanarak İncirliova Sulh Hukuk Mahkemesinden, sanık M.ya ait 09 UL 987 plakalı araca ihtiyati haciz konulması talebinde bulunduğu, İncirliova Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı ile araç üzerine ihtiyati haciz konulduğu, sanık N. K.'nin bu karara istinaden İncirliova İcra Müdürlüğü'ne başvurduğu, sanık M. T.'ya ait araç üzerine haciz konulduğu ve aracın katılan Y. A.'in kullanımında iken bağlandığı, sanık M. T.'nın aracını gidip emniyetten aldığı, sanık N. K.'nin ise icra dosyasındaki alacağını haricen aldığını beyan ederek haczin kaldırılmasını talep ettiği ve haczin kaldırıldığı, bu iş karşılığında sanık M. T.'nın, sanık N. K.'ye 500 TL ödediğinin anlaşıldığı, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanıkların eylemlerinin, tanık A.in anlatımları ile de doğrulanan hukuken geçerli bir alacağı tahsil için ifa ettiklerinin anlaşılması karşısında, eylemin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenip işlenmediği değerlendirilerek TCK'nın 159. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı karar yerinde tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, Kabule göre de; Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanıklara fazla ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.09.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.[3]

 Örneğin Erzurum'da yahut Bursa'da işlenilen dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Bu şartlar oluşmadığı takdir faile ceza verilemeyecektir.

[1]   YARGITAY 15. Ceza Dairesi E.2017/37684 K.2018/1541 Karar Tarihi: 05.03.2018

[2] YARGITAY 15. Ceza Dairesi  E.2017/22647 K.2017/23930 Karar Tarihi: 21.11.2017

[3] YARGITAY 15. Ceza Dairesi  E.2013/867 K.2014/14600 Karar Tarihi: 15.09.2014

Bize Hemen Ulaşın

Barulay Hukuk Bürosu, başta Bursa olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde yerel hukuk bürolarıyla işbirliği halinde olduğu hukuk bürolarıyla müvekkillerine hizmet vermektedir.